Derin bir nefes aldı Ubeydullah. Alnından akan ter damlalarının fotoğraflandığının farkındaydı. Ana şahitlik eden herkesin "Buna mecbursun." bakışı üzerindeydi. Pişkin gülümsemeler karşı masadan bir ok gibi kalbine saplanıyordu. Kanlı kalemi eline aldı. Diğer elini antlaşma metninin üzerine koydu. Gözlerini kapattı. Nefesler tutuldu. Kulaklarındaki uğultu tüm benliğini sardı. Sık nefesi göğsünü iyice sıkıştırmış, burun delikleri büyümüş, gözleri kısılmış ve dudakları kitlenmişti. Parmaklarını çatırdatacak kadar yumruğunu sıkarak, "O an, bu an mı?" diye geçirdi içinden. Kalbini döven hür kanın basıncıyla gözlerini açtı ve karşı tarafa baktı. Vakit gelmişti. Yıkıcı bir deprem sonrası anlık sessizliği yırtan haykırışa benzer bir çıkışla; "Asla teslim olmayacağız!" dedi.