Gerçekten'de bagajda ölü bir fahişenin cesedi vardı.
Malumunuz ya da değil; Richard Brautigan, Beat Kuşağı ve sonrasında gelen Hippi sürecinin bayrak yazarlarından biri, biri derken başlıcası. Dönemin -yani buhran sonrası dönemin- kurtuluş vaat etmese de insanların sarılmaktan vazgeçmedikleri bir-iki isminden olan Richi, bu bir iki ismin birçoğu gibi çok fazla içti, ve gene bu bir iki ismin yaptığı gibi kafasını kendisine ait bir av tüfeğiyle parçaladı. Tüm Beat yazarlarının görmezden gelinmeye çabalanan ana edebi özelliği olan şairlik onda da vardı. Bir şairdi. Bir şair olmasına rağmen hep romanları üzerinde duruldu. O buna aldırış etmedi. Romanları da onun için uzun şiirlerdi kısa cümlelerle kurulan. Her RB okuru için gereksiz olduğunu bildiği bir sancı mevcuttur: bir kitabı diğerine değişememenin sancısıdır bu, Riçi'nin herhangi bir kitabını bir diğerine değiştiğiniz an pişmanlık içinizi kavurur ve kendinizden utanırsınız.
İşte onlardan biri: şiirsel bir kara mizahla donatılmış dahiyane bir roman.