Dil birliği üç, dört adamın aynı dilde yazmasıyla olmaz. Dilin işlenmesi ve yavaş yavaş gelip birleşmesi gerekir. Dil yapmacıklığı, zayıflığı sevmez; zorlamayı, gücü de kabul etmez. Dil, kendi kökü üstünde biter, yükselir, kol kanat açar ve bu asudelik sayesinde de öyle güzel, zarif ve engin bir hâle gelir ki herkesi kendine hayran bırakır. Dilin kökü halkımızın yarattığı halk edebiyatındadır, bu dil zenginliğinin araştırılıp öğrenilmesi, ezberlenmesi ve işlenmesi gerekir. Dil araştırmacıları, halkımızın arasında gezip dolaşmalı ki dilin köklerini öğrenebilsin. Bizim asıl dilimiz pazarlarda, halkın toplandığı yerlerde, Terekeme obalarında konuşulmaktadır. Kalem sahiplerimiz buralara yönelip bu insanları "kendi dilleri" ile konuşturup yol göstermek yerine, kendileri doğru yoldan çıkıp halkı da avare etmek istiyorlar.