"Neden fark etmiyoruz sonlu bir maceranın içinde sürüklenip gittiğimizi, maceranın yavaş yavaş bizi tükettiğini, acaba bir an evvel uyanmamız için gereken sihirli sözcükler var mı? Hayat sürdürülmesi oldukça zor olmasına rağmen devam mecburiyeti olan bir görev gibi, bırakamıyorsun, çıkamıyorsun, ben artık sıkıldım oynamıyorum diyemiyorsun. Çoğu zaman kendinden bile bıkabiliyorsun ama hayattan bıkmak söz konusu değil, o senden bıkıp kırmızı kart gösterebilir ve gönül rahatlığı ile seni oyundan atıp diskalifiye edebilir, itiraz hakkın yok, mecburen kabullenirsin. Bu maceralı yolum, beni oradan oraya sürüklerken, arada yere yapışıp arada uçarken, bir yerlerde aniden uyandım. Sanki yıllarca toprağın altında kaldıktan sonra filizlenmeyi akıl eden bir tohum gibi, bir yerlerde unutulup gitmiş bilge bir kitap gibi, en çok da derin bir uykudan uyanmış gibi, önce bedenimin farkına vardım, ilk önce görülebildiği için âşık olunan, dış görünüşe fazlaca anlamlar yüklediğimiz, uzun, kısa, zayıf, şişman, fit, siyah, beyaz, sarı, güzel, çirkin diye hakkında hükümler verdiğimiz, sınıflandırdığımız, yaşamı kolaylaştıran bir araç olan bedenden ibaret miydim?"