Kapakta annemin çocukluk fotoğrafı yer alıyor. Çok güzel, çok anlamlı bir fotoğraf bu benim için. Norveç'in Bergen şehrinde, arkadaşı Laila ile birlikte -ki hâlâ görüşürler- bebek arabalarıyla güzel bir poz vermişler, soldaki annem. Sene 1958 olsa gerek, ikisinin de gözlerinin içi gülüyor, ikisi de çok tatlı, arka fon derinlikli ve sade, annem henüz 7 yaşında.
Her şeyin "baht meselesi" olduğuna şüphem yok artık. Ama iyi ama kötü, ama tatlı ama acı. Nedir baht benim için? Lütûf, hediye, kader, tâlih, acizlik, hiçlik, sürpriz vs. Bütün bu manalar var "baht" kelimesinin içinde, öyle hissediyorum. İradeyi iptal eden bir muamma olarak değil, ancak hayret, hürmet ve haşyet penceresinden seyredilebilecek eşsiz bir güzellik olarak ele alıyorum baht meselesini. Bir "hiç" hükmündeki insanın, zevali olmayan o eşsiz sevgilinin lütfuyla "hep" kılınışının tarif edilemez neşesidir, kalbi yakıp yandıran coşkusudur baht meselesi. Hiçbir "şey" değilken yaratılmış olduğumuzun sevinci, bir mucize olarak yaşatılmanın şükrü ve ilahi kudret karşısında iki büklüm olmanın çaresiz ifadesidir baht meselesi.
Uzunca zamandır, adına "günlük" diyerek birçok şey yazıyorum, kendimce güzel mânâlar biriktiriyorum, güzel hatıralar derliyorum. Dilerim kalbinizde güzelliklere, içinizde genişlemelere, dilinizde tatlı sözlere ve yüzünüzde mânâlı tebessümlere vesile olur.