"Benim için gözler yoktu artık, gözleri dikenli teller gibi koruyan kirpikler vardı. Gözler vardı tabii ama kirpikleri aşıp ulaşamıyordum onlara. Gözler yoktu yani, ama aslında ulaşılmazlıkları oranında daha güçlü olarak vardılar. Gözler vardı yani. Ama kimin gözleri? Neredeydi o? Hiçbir yerde olmadığı için her yerdeydi. Nerede olduğunu bilmediğim için buradaydı. (...) Onun sokaklarında bir hacıydım."
Okurla kavgalı bir ilişki kuran Mehmet Erte bu kitabın "Delik" adlı ilk bölümünde, sıradan durumları paranoyak bir zihnin işleyiş süreci içinde, ironik bir dille öyküleştirerek somutla soyutu altüst ediyor. "Bir Kölenin Eğitim Sorunları", "Bakışın Kirlettiği Ayna" ve "Vazgeçilmiş Renk" adlı diğer bölümler ise köle-efendi ilişkisi, irade, kader, aşk, bağlılık, cinsellik, aldatmak-aldatılmak-aldanmak kavramları etrafında, farklı biçim ve biçemlerde dönerek, gizli bir ana başlık altında toplanıyor.
Varoluş kabuğunda bir delik açarak bedene, intihara, ergenliğe, birlikteliklerden doğan iktidara, düşünce'nin mahrem bölgelerine 'bakmak' isteyenler Bakışın Kirlettiği Ayna'yı okurken topuklu ayakkabılarını, kravatlarını, güneş gözlüklerini çıkarsınlar...