Kâh bunalımlı zamanlarında kâh pür neşe anlarında ilham perilerinin zaman zaman müellifin kalemine konmalarıyla ortaya çıktı elinizdeki eser. Doğrusunu söylemek gerekirse dili kesik kalemimizin misafirleri pek havai idiler. Gün oldu neşeli ezgilerle raks ettirdiler çeke çeke, an oldu tamtam sesleriyle savaş dansları yaptırdılar dili mahkûm müellife. Periler kimi vakit sahib-i kalemin hayatına bir çentik attılar, kimi de kader kisvesiyle bazı kitapların, olayların arasına karışıp muhtelif yazılara vesile oldular. Böylelikle ortaya çıkan yazılar ancak kâğıt, kalem ve yazarın esrarlı birlikteliklerinde ona ait olup, bağlantı kopar kopmaz, içinden payını almaya talip okurun malına dönüşüverdi. Ne şu burgacın ne beriki büklümün merkez olamadığı bir duman bulutundaki gibi elinizdeki kitabın da bir merkezi yahut bir akış yönü yoktur. Ancak kitabın bütününe hâkim bir fikri taban olduğu da inkâr edilemez. Bu tabanın taşları bizzat "Balkaşığım" tarafından döşenmiştir. Ayağımıza takılsın diye değil yere sağlam basalım diye. "...Ağlayan başlar öne eğilir ve büyük gözyaşı şişesine saklar azabını. Dünyanın içine. Gelin görün ki mutlunun müsrif gırtlağı havaya savurur, yele kaptırır bol keseden kahkahalarını. Dünyanın dışına. Hızla maddeleşirken hüzün, gene hızla süblimleşir tebessüm."