Balık Kitabı'nda Evliya Çelebi'nin seyahatnamesindeki balık ve balıkçılığa ait anlatımlar; Osmanlı ve Bizans'ta Rumelifeneri balıkçılığının tarihi; Anadolu, Orta Asya ve Sibirya'da deniz, göl ve nehir balıkları, balıkçıları ve balıkçılığına ait bilgiler verilmiş, bu sahalardaki uygulamalar, gelenekler, inançlar, alet edevat, balıkları isimlendirme yöntemleri, terminoloji ve etimolojiler kaydedilmiştir.
Eski Türkçeden beri dilimizde var olan balık kelimesinin suda yüzen balık anlamının yanı sıra, Balık-hisar Balıkesir örneğinde olduğu gibi, şehir anlamına da geldiğini belirtmek gerekir. Balık ve balıkçılar, edebiyatın somut ve soyut çağırışımları arasındadır. Yunus Emre Balık kavağa çıkmış zift turşusun yemeğe diyerek absürd bir tasvirle abes hareketlere işaret eder. Şanlıurfa'daki balıklı göldeki balıklar gibi bazı balıklar kutsallıkla ilişkilendirilir; bu balıkların yenmesinin insana felaket getireceğine inanılmıştır.