Bir İtalyan erkeğinin birinci ağızdan hislerinden bahsetmesi nadirdir.
Küçücük bir öpücüğün ardından balkabağına dönüşen, bazen inatçı derecede antipatik olabilen, bazen anne şefkatiyle yaklaşan ama hiç beklemediğim anlarda beni şaşkına döndüren, nelerden hoşlandığını, nelere karşı çıkacaklarını kestiremediğim kadınlarla tanıştım... Hayatım onları anlamaya çalışmakla geçiyordu ve görünüşe göre kadınlarla ilgili aldığım her kararın sonucu bir öncekinden daha da kötü bir şekilde sonuçlanıyordu. Her şeyi içtenlikle itiraf ettiğim psikoloğum bile bu işin içinden çıkamamış gibi görünüyordu. Tüm bu sonu gelmez gönül maceralarının nerede biteceğini, beyaz atlı prensesimi nerede bulacağımı merak ediyordum. Ta ki onunla tanışana kadar…
Melankolik geçişleriyle ironik ve keyifli bir roman. Bana Gelince Ben Hep Aşığım, sıkça kendi kırılganlıklarının kurbanı olan, sadece görünüşte pişman olmaz bir alaycılık sergileyen, tamamen saf olmayan şaşkınlıkları ve kendini sevdiren içtenliğiyle günümüz erkeğinin duygusal kayboluşunu birinci ağızdan anlatan bir roman. Erkeklerin biriktirdiği, içinde gülünen, ağlanan, hayal kurulan ve aşkın düşünüldüğü bir dizi maceranın hikayesi.