Alman kadın yazar Barbara Yurtdaş, "İstanbul Edebî Gezi Rehberi" kitabında okuyucuyu şehrin dar sokaklarında gizemli ve eğlenceli bir edebiyat, sanat ve kültür yolculuğuna çıkarır: Füruzan, Latife Tekin, Sait Faik, Aziz Nesin ve Yaşar Kemal İstanbul'un sıradan insanlarını, pis kokulu, fakir, acınası semtlerini, istasyonlarını, kenar mahalledeki tamirhanelerini, genelevlerini, barlarını, tersanelerini, fabrikalarını ve gecekondularını tasvir ederler. Emine Sevgi Özdamar ve Alev Tekinay gibi Almanya'da yaşayan yazarlar, çocukluklarının geçtiği kenti yabancılaşmış ama romantize edilmiş bir bakışla anlatırlar. Amerikalı şair James Lovett, İstanbul şiiri yazmıştır. Barbara Frischmuth başka hiçbir yabancının yapmadığı tarzda caddelerin, meydanların ve mistik huzur mekânlarının iç dünyasını resmetmeyi başarmıştır. "Yüksek Kaldırım" yine oldukça yüksek sayıda şair ve yazarın övgüsünü kazanmıştır: Nazım Hikmet, "şiir yazmaya uygun bir yer diye", Sait Faik, "duygusal çocukların portrelerini yapmaya", Oktay Rıfat, "antikalar ve yabancı kitaplara", Orhan Veli buradaki "absürt olana sevgisini gidermeye" gelirdi. Ferit Edgü, kendini burada eski zamanlara götürür, Demir Özlü, eski evlere ilgi duyardı. Edip Cansever, daha fazla kendisiyle olabilmek için sokaklar arardı. Leyla Erbil, burada aniden gökyüzünün farkına varır; Adalet Ağaoğlu, kendisini "dağda gibi" hissederdi. Tomris Uyar, Yüksek Kaldırım'ı serçeleri için severdi ancak bütün bu bilgileri toplayan İlhan Berk'in sorularına sinirlenirdi. Türk edebiyatının her döneminden yüzlerce şair ve yazarı Babara'nın ayak izlerinden takip etmek, fantastik bir İstanbul gezintisi olacaktır.