Üçüncü Dünya ülkelerindeki çocuk işçilerin hâli, bundan iki yüzyıl önce yurtlarından zorla kaçırılan köle akranlarınınkinden pek farklı değil: 'Ecel tezgâhlarında' karın tokluğuna tükeniyor, sakatlanıyor, ölüyorlar. Eğlence sektöründe istismar edilip Körfez ülkelerinde deve jokeyleri olarak çalıştırılmak üzere kaçırılıyorlar. Cinsel tacize uğrayıp satılıyor, kapatılıyorlar. Charles Dickens'ın betimlediği kasvetli ve hoyrat Britanya manzaralarını, başka bir güneşin, başka renklerin hâkim olduğu, başka bir dünyada yeniden yaşıyorlar.
Çocuk işçilerin çoğunluğu Güney ülkelerinde olmasına rağmen, konuyla ilgili tartışmalar genellikle Batı'da ve eğitim-iş ikilemi ekseninde yapılıyor. Dahası, Batı'nın suçluluk duygusuyla sunduğu çözüm önerileri 'kaş yaparken göz çıkarabiliyor' ve başka değer yargılarına, başka aile yapılarına, başka iklimlere sahip toplumlarda yaşayan çocuk işçilerin hayatlarında öngörülmeyen yıkımlara neden oluyor. Bu kitap işte bu çelişkiyi gözler önüne serip yoksulluk içinde çalışmak zorunda olan çocukların dünyasını bir de onların gözlerinden görmemize vesile oluyor.