Seksenleri kapsayan bir on yıl boyunca kaleme alınan bu eleştirel metinler, genel olarak yirminci yüzyılın ikinci yarısındaki başlıca sanatsal girişimlerin bir izdüşümünü veriyor. Serbest pazar ekonomisi ve tüketim toplumunun değerleriyle karakterize edilen bu süreç, tüm öncü işlevlerinden vazgeçmiş sanat yapıtının iyiden iyiye ağırlığını hissettirdiği yıllar. Yine de, hâlâ birer direnç biçimi olarak varlığını sürdürme iddiasındaki kimi sanatçılara ve yapıtlarına odaklanan Gintz, temelde modernist eğilimlerin altmışların sonuna varan etkileri bağlamında çağdaş sanat sahnesinin genel bir görünümünü sunuyor okura. Bir kurum olarak sanat kategorisinin eleştirisi sanat galerileri ve müzeleri de içine alan kapsamlı bir soruşturmaya dönüşürken, bu bireysel deneyimlerin arka plandaki yerleşik ve geleneksel yapıyla arasındaki mücadele de çağdaş sanatı dönüştüren bir etkinin kaynağı oluyor. Tüm bu hareketliliğin orta yerinde, eleştirel düşüncenin kendi araştırma nesnesiyle arasındaki canlı ilişkinin ipuçları baş veriyor.