Bugün, dünyanın her yerinden, daha iyi yarınlara ulaşabilme umuduyla bir araya gelen insanların temel kaygısı, baskıların ortadan kaldırılabilmesini ve herkesin kendini ifade etme hakkına kavuşabilmesini mümkün kılabilmektir. İnsanların özgürlük ve güçlenmeye ilişkin taleplerinin yanı sıra farklı nüfus grupları arasında daha eşitlikçi sosyal ilişkiler yaratılmasına ilişkin istekler, ulus devletin baskın yurttaşlık ve katılım tanımları ile yine ulus devletin bir parçası olan refah ve sivil toplum tanımlarına da meydan okumaktadır. Bu meydan okumanın, içinde sosyal çalışmanın da bulunduğu bakım odaklı mesleklerin hem kuramsal temelleri hem de uygulamaları üzerinde büyük etkileri olmuştur.
Bu kitap, uygulayıcıların, yaşam deneyimleri baskıcı güç ilişkileri tarafından şekillenmiş müracaatçılara daha uygun hizmetler sunabilmelerine yardımcı olmayı hedeflemektedir. Kitabın odak noktası, yaşamlarının her günü karşılarına çıkan ve onları kendi yaratıcı potansiyellerinin farkında olmaktan mahrum bırakan çeşitli dezavantajlı koşullarla mücadele edenlerdir. Kitap, sınıf, ırk, toplumsal cinsiyet, yaş, engellilik ya da cinsel yönelim gibi her biri farklı toplumsal bölünmelere karşılık gelen ve birbiri üzerine eklenerek farklı sonuçlar doğuran baskı biçimlerine ilişkin eklektik bir yaklaşımın ötesine geçmeyi amaçlamakta, sosyal çalışmacılardan baskı altında olmanın gerçekliğin yalnızca bir kısmı olduğunu ve hem kendilerinin hem de müracaatçılarının baskı yaratan ilişkilerden azade olmadıklarını anlamalarını talep etmektedir.