Özgürlükçü antropolojinin öncü isimlerinden Marshall Sahlins bu kitapta, Eski Yunan'dan modern çağa kadar süregelen Batı'nın "insan doğası" anlayışını sorguluyor. Tukidides'ten Platon'a, Machiavelli'den Thomas Hobbes'a ve Amerikan Devrimi'nin liderlerine kadar izi sürülen bu anlayış, "toplumsal sözleşme" kuramlarının, monarşi ve cumhuriyet düşüncesinin de temelini oluşturur. Batı'nın insan doğası kavrayışına göre, insan menfaati için her şeyi yapabilecek, hatta birbirini boğazlayabilecek ölçüde açgözlü ve ihtiraslıdır. İnsanın doğası böyledir. Öyleyse kültür ve uygarlık insanın bu "doğal" eğilimleriyle başa çıkmak için vardır. Siyasi rejimlerin öncelikli işlevi, kendi başına bırakıldığında "kaos" ve "anarşi" yaratan bu içgüdüsel bencilliği denetim altına almaktır. Doğa ve kültür hep bir çatışma ve karşıtlık içindedir. M. Sahlins bu anlayışı, ilkel toplumların insana bakışıyla karşılaştırır ve Batı toplumları dışında hiçbir toplumun böylesi bir "insan doğası" anlayışına sahip olmadığı sonucuna varır. Sahlins, toplum-öncesi ve kültür-öncesi bir "insan doğası" düşüncesine şiddetle karşı çıkar. İnsanlar kendilerini, verili kültürel düzenler içinde oluştururlar. İnsan doğası, kültürdür.