Sözlerime başlarken Rabbime sonsuz hamdüsenalar olsun ve onun resulü Hz. Muhammed (s.a.v.) peygamberimiz liderimiz, iki cihan güneşi, kâinatın efendisi ahir zaman nebisi rahmetenlil âlemine selatü selam olsun. Âline ashabına ve kıyamet sabahına kadar ona ümmetliğe erişenlere ve dahi onun izinde Allah yolunda cihat edip İslam'ın doğuşundan kıyamet sabahına kadar şehit olan kardeşlerime de selam olsun. Bu küfür diyarı köhne Avrupa'ya işçiler olarak gelip çok büyük zorluklar içinde mücadele verip Avrupa'nın karanlık sokaklarında kaybolmadan var olma yok olma savaşı veren, Türkiye'mizin inançlı ve vakarlı aziz insanlarına da selam olsun. Belki küfür diyarında maddi ve manevi yönden, istenilen hedeflere erişemedik ama bu diyarda aslından ve inancından kopmadan hayata tutunmak bence bir başarı bir zirvedir. Allah'ın yardımıyla elimizden geldiği kadar, ülkemiz için maddi seferberlik kuruşumuzu zayi etmeden, cennet Türkiye'mizde harcadık. Lakin 1980 ile 2002 yılları arasındaki idareciler Avrupa'dan akan bu döviz selini değerlendiremediler. Türkiye'ye ne kadar çok döviz geldiyse ülke o kadar geriledi, yoksullaştı. Türkiye'nin onda biri olmayan ülkelere dilencilik elleri açılarak, koskoca bir imparator milletinin itibarını sıfırlayan hükûmetler geldi Türkiye'ye. Öte yandan Müslüman Türk insanı, Avrupa'ya koyun sürer gibi sürülerek, yalnızlığa terk edildi. Âcizane bu yüzden böyle bir kitap yazmaya, yaşadığımız olaylardan dolayı ihtiyaç duydum.