Felsefeyle birlikte insanın bir bütün olarak konu edinilmesi, insan için merakın veya insana dair soruların anlamlı düşünme metodunda etkin şekilde yer edinmesini sağlamıştır. Böylece düşünme ve tanımlama, felsefenin sorgulayıcı anlam bulma serüveninde en temel öznesi insana karşı ilgisiz kalmamıştır. Düşünce tarihinde herhangi bir indirgemeden arı, yalın bir öz-töz-şey-nelik olarak "insan"ın anlaşılması hedeflenir. Ancak tarihi süreçte insanın sosyokültürel veya teolojik etkiler sonrası yeni bakış açıları kazanması sonucu insanı tanımaya dair bütünsel yaklaşımın ayrıştırılmaya başlandığı görülmüştür. Böylece insan, çağlar içinde bedeninde ayrı bir öze sahip olarak hem kendi maddesel varlığını aşan fikri düşünceyle ruh-beden seklinde düşünülmüş hem bir beden sahibi olarak insan, bedeniyle nihai özgürlüğe ve gerçek aklın düşünmenin sahibi ruha bir araç olarak görülebilmiş hem de bedenin fizyolojik hazlara araç olarak görülmesiyle ruhun esaret edildiği maddesel bir varlık kabul edilmiştir.