İçimize çekiliyoruz. Ne tarafa dönsek kemiklerimiz bedenlerimize batıyor. Kıpırdayamıyoruz bile. Güneş batmak üzere. Ce- set gibi bir odada oturuyoruz. Sert, kalın tahtalardan sandalyeler. Demirden kapı. Gittikçe büyüyen, yükselen, sevimsizleşen gri duvarlar. Kat kat yağlı boyayla boyanmış duvarların yüzeyinden acılar kayıyor. Devrilip düşüyorlar diplere. Bekliyoruz. Hayattan sıyrılmış durumdayız.
Derinlikli ve katmanlı anlatımıyla Ali Işık, okurunu bir bekleme salonunda ağırlıyor. Kitaptaki on üç öyküde ölüme, hırsa, zulme, umuda ve umutsuzluğa; insanı şekillendiren şeylere odaklanıyor yazar. Saatlerinden değil satırlardan gözünü ayıra- mayan okur, beklemenin gerilimini omuzlarında hissedecek.