Yaban ya da yabancı değildim… Arada bir yer – onlardan olmadığımgibi büsbütün eloğlu da sayılmazdım. Bir şeyin kendi olmaktan çıkıpkarşıtına dönüşme anında donup kalmış gibiydim. Daha ilginci, aynısıonlar için de geçerliydi. Yaban ya da yabancı değillerdi bana. Onlarınşansı kalabalık olmalarıydı, sayılarındaki çokluk, dönüp de süreklibenzerlerini, aynılarını görmek, bir dönüşümün ortasındakalakaldıklarını unutturuyordu onlara.
Belleğin Girdapları, kaçmak isteyen bir adamın hikâyesi. Günlükhayatın getirdiklerinden, insan ilişkilerinin yoruculuğundan ve aslında,bunlara uyum sağlayamayan kendisinden kaçmak... Onunkisi yenibir hayat beklentisi değil, en fazla "iyi olacak" sezgisi… Daha iyihatırlayabilmek için yaşadıklarını yazmayı istese de hatırlamaktan,bir "hayıflanma kuyusuna" düşmekten korkuyor. Ama kaçamıyor…Kaçabildiği en uzak nokta, "şehrin sonunda" bir yerleşim yeri: Onatekinsiz hatta giderek tehditkâr gelen atmosferiyle, gerçek bir inzivayaizin vermeyen, "öfkelenememenin yorgunluğuyla" kendi boşluğunadüşüşü hızlandıran bir mahalle, "Serpmetepe."
Behçet Çelik, bir adamın zihninin derinlerine iniyor, katman katmanonu keşfediyor. Edebiyat yolculuğunun en derinlikli karakterlerindenbirine, kusursuz bir üslupla imza atıyor.