Dünya nüfusunun sekiz milyara yaklaştığı bir zaman diliminde bu kadar insan yığını içinde yalnızlık çeken, yürek buhranları yaşayan modern çağ insanının bir çıkış kapısı ve huzur aradığı aşikârdır. İnsanlığın selametinin ve kurtuluşunun yegâne anahtarı, insanın öncelikle Rabbi, kendisi ve yaşadığı dünya ile barışmasıdır. İşte bunun adına fıtrata dönüş diyoruz.
Fıtrata dönmek Rabbe dönmektir. Rabbe dönmek iman etmektir. İman etmek rabbimiz ile bir sözleşme gerçekleştirmektir. İşte bu sözleşmenin bize yüklediği anlam ve misyonu anlamak, anlatmak ve yaşamak adil bir dünyanın kurtuluş reçetesidir. İmanımızın insan, toplum ve dünya üzerindeki etkilerini farklı bir bakış ve yorum bulabileceğiniz bu eser, yaşanmış olaylar üzerinden yeniden bir bilinç kuşanmasını, ulvi manaya koşmanın zaruretini ve insanlığın evrensel değerlerini birey ve toplum olarak nasıl diriltebileceğimizi konu edinmektedir.
Unutulmamalıdır ki toplumlar, bireylerden oluşur. Huzursuz bireyler huzursuz toplumlar demektir. Birey mutlu ise toplum mutlu demektir. Hayatın manasını kavramış bir birey adil ve yaşanabilir bir dünyanın habercisidir. İnsan denilen mükemmel varlık insanlığının farkına vardığı gün yeryüzü, vicdanın, merhametin ve adaletin beşiği olacaktır. Bu eser, beşerî insanlaştırma sürecinin, insanın yaratılış amacı üzerinden değerlendirildiği bir çalışmadır