Bu kitap daha çocuk yaşta omuzlarına yetişkin sorumluluğu yüklenen Derviş Dennis'in yaşam öyküsünü anlatıyor. Babaları Almanya'da işçi olarak çalışan pek çok çocuk gibi Derviş de babasından uzakta büyüyor. Derviş bu durumu egemen bir toplumda egemenden yoksun büyümek olarak tanımlıyor Erkek rol modellerden yoksun büyümek, üzerimde derin izler bıraktı. Kendimi hep eksik hissettim.
Arkadaşlarımın babaları, dedeleri ya da abileri tarafından ilgi gördüklerini gözlemlemek içimi acıtırdı. O duyguyu tadabilmenin hayaliyle yaşadım ve bu boşluk hayatım boyunca peşimi bırakmadı.'
Derviş on sekiz yaşına geldiğinde İsveç'te yaşayan bir kızla tanışarak nişanlanır ve kısa süreli bir vize bekleyişinin ardından İsveç'e taşınır. Ne yeni ailesi ne de karşılaştığı kurumlar onu toplumun işleyişi, hakları ve sorumlulukları hakkında bilgilendirmediğinden topluma entegre olması da söz konusu olamayacaktır.
İsveç'te yaşayan iki kuzenine rağmen yalnızlık duygusu uzun yıllar boyunca Derviş'in yakasını bırakmaz. Çünkü eşinin ailesi, aile dışından kişilerle görüşmesine kesin yasak getirmiştir.
Nişanlısının Derviş'e ilgi duymadığını bile bile gençleri zorla evlendirirler. Ayrılmak söz konusu olduğundaysa namusuna leke sürüldüğüne inanan kayınpeder işi Derviş'in arabasının fren kablolarını kesmeye kadar götürür.
Bu kitap taşralı masum bir gencin nasıl olup da bir suçluya dönüştüğünü ve bu hayattan kurtulmak için verdiği çabayı anlatıyor. Derviş gün itibariyle x-cons Haninge adıyla kurduğu ve şimdilerde Sweden Vision Center adını taşıyan kurumda gençlerin suça bulaşmasını engelleyici çalışmalarını yürütüyor. İsveç'e geldiği gün karşılaşmış olmayı umduğu kişinin kimliğinde başka gençlere rehberlik ediyor.
Beni gör, çete suçları, namusa dayalı şiddet, dışlanmışlık ve yetersiz entegrasyon gibi İsveç toplumunu hala etkilemekte olan toplumsal sorunlara ışık tuttuğu gibi gençlerin sorunlarına zamanında müdahale ederek gelecekteki sorunları engellemenin yolları üzerine önemli ipuçları veriyor.