Alanya'dayız, hava kırk derece, hissedilen kırk beş, benim hissettiğim ise sanırım yüz elli derece… Kullandığım ilaçlar bir yandan, mecburi erken menopoz bir yandan, kafamdaki peruk da üstüne tüy dikiyor resmen. O sıcakta çıkar o zaman peruğu diye düşündüyseniz hemen açıklayayım; kızım beş buçuk yaşında ve her nedense saç konusunda takıntılı. Ona nasıl anlatayım bu melun hastalığa ikinci kez yine, yeniden tutulduğumu, beni iyi edecek kemoterapilerin saç döktüğünü, uzamasının aylar alacağını, o süre zarfında saçsız kalacağımı…Bu bir hastalık hikayesi değildir, bu bir başarı hikayesidir, motivasyon hikayesidir, ne olursa olsun hayata dört elle tutunma, kendine inanmanın gücünün hikayesidir, şükür hikayesidir… Hayatta her şeyin bir titreşimi vardır ve insan neye inanırsa onu yaşar. Ben zor bir hastalığa tutuldum ancak bu hastalığın beni bitireceğini asla düşünmedim, kötü senaryolara inanmadım. Yalnızca kendime, içimdeki güce, yaşama inancıma sarıldım. Son dört yılda gördüm ki, dert bende ama derman da bendeydi. Bir süreç dedim, başladığı gibi biter dedim, bitti, bitirdim. Ben çoğalırken, o yok oldu. Önce zihnimde, sonra bedenimde. İşte bu sürecin öyküsü okuyacağınız satırlar, yani Benim Öykü'm!