Hüseyin Rahmi Göktaş, Bensenoğ kitabında bu soruların cevabını arıyor. Fakat bu arayış bulmaktan ziyade aramayı merkeze alan bir çabaya denk. Yaptığı, dili düşünmek. Dile yolculuk yaparak dile gelmeyeni aramak.
Klasik dilbilim çalışmalarının bakamayacağı bir derinlikte dile eğilen Hüseyin Rahmi Göktaş, bizlere aslında bir yol haritası sunuyor. Dil ve düşüncenin ötesinde yer alan anlama ulaşmanın çabasını güdüyor. Bu sırada yürüdüğü yol, dil ve düşünce ile anlama nasıl varılacağının tarifini veriyor. Bu tarif, aynı zamanda kendi dilimizin duraklarını, düzlük ve yokuşlarını gösteriyor bizlere.
Ruh nasıl ki anatomik açıdan hücrelerimize ilişikse dilin ruhu da seslere ilişiktir. Zira dili kapsayan anlam ancak sesler sayesinde bizlerin seviyesine iner. Hüseyin Rahmi Göktaş yapmış olduğu çalışmada; bu önemli tespitlerin yanında, hangi hücreye ruhun hangi tarafının ilişik olduğunu aramakla da kalmıyor ruhun ilk hangi hücreye indiğinin cevabını arıyor. Anlamın ilk olarak indiği, dilin kalbi hüviyetindeki sesin peşine düşüyor.
Dile yapılan bu esaslı yolculuktan olacak -çoğu defa anlamı sadece yazarın zihninde olan ifadelerin zorluğuna rağmen kitap inanılmaz bir okuma zevki sunuyor okura. Dilin belki de ilk defa kendini konuşuyor oluşuna şahitlik etmenin ışıltısı kaplıyor hançeremizi.