Berdyaev felsefesinin içsel temelini özgürlük ve yaratıcılık oluşturmaktadır. Özgürlük ruhun krallığına tanıklık eder. Onun metafiziğindeki düalizmi Tanrı ve özgürlük oluşturmaktadır. Tanrı özgürlüktür. O hükümdar değil, kurtarıcıdır. Tanrı insana boyun eğme değil özgürlük hissi verir. Felsefe gerçeği ortaya koyar, fakat bu gerçeği ortaya koymada felsefe kendisini dini yaşama adadığı zaman, gerçeğin yolunda olduğu zaman bu güce sahip olabilir.
Ruhun manevi kategorideki yeri ve anlamı, bilinçsizlikten bilinçliliğe, bilinç ötesi ilahi olana doğru yükselişte açığa çıkmaktadır. Bu anlamda Berdyaev'e göre kişiliğin kaynağı bedende değil ruhtadır... Berdyaev, hakikat konusunda varoluşçu felsefenin duruşunu daha ilgi çekici buluyor. Kierkegaard'ın düşüncesinde "özne ve bireysel" olanda mutlak "hakikat" ortaya çıkmaktadır. Berdyaev, Heidegger'i ise bir varoluşçu filozof olarak görmemekle birlikte, hakikatin ontolojik ve nesnel anlamlandırılmasına yöneldiği için bir varoluşçu olarak görülebileceğini ifade etmektedir. Öyle ki hakikatin bu klasik anlamlandırılması Heidegger'de yeni kavramlarla ele alınmakta ve kendine has inceltilmiş karaktere kavuşmaktadır.
İnsan, zor ve çeşitli gerçeklikleri barındıran, çoğu zaman da farklı yalancı dünyalarda yaşamaktadır. Bu insanlar çoğu zaman birbirlerini anlamamaktadırlar. En rasyonel olan insan bile mitolojilere inanarak yaşam inşa edebiliyor. İnsan en başta kendisini ve başkasını kolayca aldatabiliyor. Bu durum insanı köleleştirmektedir. Berdyaev, bu kölelikten kurtulmanın yollarının felsefeyle donatılmış "yeni dini bilinç"le mümkün olabileceği kanaatindedir.