Bergson'un felsefesi, pozitivizm ile çeşitli izafiyeci (relativiste) felsefe sistemlerinin yıkıcı etkileri altında, mutlak hakikatı elde etmenin ümit ve imanını kaybeden 19. yüzyılın insanlığına, bu asrın sonlarında sezgi metodunu oraya koymakla, bir ümit ve imanı getirmişti. Bu sebepten her memlekette ilgi ve takdirle karşılandı. Tesirleri az zamanda bütün dünyaya yayıldı. Henüz yaşamakta iken onun kadar takdir ve alaka gören ve öylesine anlaşılan filozof belki de yoktur. Asrımızın başlarında yine birbirini takibeden rölativist felsefelerin karşısında Bergsonculuk, insanlık vicdanının ümit cephesinin adeta bekçisi oldu. Hayatının sonlarında mistisizmi şahane tahlillerle müdafaa eden tezini ortaya koyarken onda, Allah'ına kavuşmak isteyen inanmış bir ruhun hamlelerini hissediyoruz. Her bakımdan betbaht asrımızda mutlakı arama yolunda belki bir ye'sin ifadesi olan varoluş (existentialisme) felsefesi, hala Bergsonculuğun tesir sahasını doldurmuş sayılamaz. Bazı sathi taraflarına rağmen Bergsonculuk, insanlığın her asırda gözünü çekebilecek ümit ve ilham kapılarını açmıştır.