Hayallerimizle ve böceklerimizle yolda futbol oynadığımız bir gündü. Uzaktan siyah lüks bir araba göründü. Üç çift meraklı göz, topu bırakıp arabayı izlemeye koyuldu. Camları film kaplı olduğundan içi görünmüyordu. Adil, "Oolum bu ağabayı tek gözü kapalı bir koğsan kullanıyooduğ," derken arkasına dönüp gizlice defterine bir şeyler karaladı. Henüz büyüteci kullanacağı bir iş çıkmasa da dedektifçilik oyununa ilk defa malzeme bulduğu için heyecanlıydı. Durmuş, "Yok yanağında yara izi, kolunda da ejderha dövmesi vardır," diyerek alay etti. "Çok garip yaa! Adamların navigasyonları kafayı yemiş olmalı," dedim. Bu köydeki tek koruma görevlisi orman bekçisi olabilir. Ama iz sürmek bizim görevimizdi. İlk aklıma gelen bizim Mavikaçan'a doluşup esrarengiz arabayı takip etmekti. Tek silahımız kazma olunca bu fikir pek akıllıca gelmedi. En iyisi, dokuz körün bir değneği olan dedeme başvurmaktı. Değişen şartlara uyum sağlamak her zaman zordur. Özellikle çocuklar için. Bir de şehirde yaşayan birinin alışkanlıkları ve lükslerini bırakıp köye gitmesi oldukça zor. Fakat Aybars ve Aybala bunu başarıyorlar. Üstelik hiç şikâyet etmeden. Yeni arkadaşlar buluyorlar, suçluları yakalıyorlar; ekmek, reçel, sabun yapıyorlar; doğada yaşamayı, tarlada çalışmayı öğreniyorlar. Elbet oyunlar, düğünler, piknikler, gezmeler de cabası. Bu sıcacık aile hikâyesi, bu maceralar nerede mi, hepsi Berigel Köyü'nde.