"Belki de birlikte yaşamayı becerip ucuz siyasi kavgalardan kurtulduğumuzda; insanlara ne düşündüğü, ne yediği, ne içtiği, neye ne şekilde inandığı, hangi millete mensup olduğu gibi ucuz ve bayat perdelerden değil, sadece insan oldukları ve sadece insanca yaşamak istedikleri için saygı gösterdiğimizde adil olma yolunda ilk adımı atmış olacağız toplumca. Sadece insan değil tabii ki. Doğadaki tüm canlılara, yaşayan tüm organizmaya saygı duymaya mecburuz. Çünkü biz birlikte bütünüz. Sokakta apartmanımızın önünde bekleyen beyaz renkli kedi Mırmır ya da hemen ilerdeki seyyar kokoreççinin gözünün içine bakan mahallemizin köpeği Limon ve daha nicelerine; bahçemizdeki ıhlamur ağacına ve nefes alan diğer her şeye saygı duymaya başladığımızda, bizlerin olduğu kadar onların da bu dünyada özgür, mutlu ve huzurla yaşamaya hakları olduğunu beyinlerimize kazıdığımız vakit Sümerlerin UTU'su, Eski Roma'nın JUSTITIA'sı ve Eski Yunan'ın THEMİS'i her birimize hafif bir tebessümle bakacak yukarıdan bir yerden, işte o zaman adalet adına kutsanmış olacak insanlık!"
Gözümüzle gördüğümüzün ötesinde de ışık olduğunu unutmayalım yeter ki ve adalete ulaşmanın asla mümkün olmayacağının bilincinde hareket edelim. Çünkü "'Gerçek adalete ulaşma' denilen şey mümkün mü bilmiyorum, ancak insanlığın bu duyguyu asla tadamayacağının kesin olduğunu söyleyebilirim." diyor Ertuna Kara. Ne haklı, ne içten bir söyleyiş değil mi? Hemen hepimizin düşlediği, fakat kolektif bazda hiç gerçekleştiremediği ütopyası gibi… Ertuna Kara, bu çalışmasında adalete, insanlığa, yaşama, yaşamaya ve tüm bunları bir diğerinin özgürlüklerini kısıtlamadan yapmaya dair nokta atışı tespitler yapıp diğer yandan bunların nasıl gerçekleştirilebileceğine dair somut çözüm önerileri ortaya koyuyor. Kara'nın öğrencilik yıllarında kaleme aldığı yazılarından oluşan bu eserin içinde kendi bakış açınıza dair birçok noktayı bulacak ve belki de adalete, hakka ve hakkaniyet kavramlarına hiç fark etmediğiniz yönlerden bakacaksınız.