Eğer yaşamaya çalıştığımız sosyal hayatımızın özeleştirisini yapmamış ve gerekli önlemleri almamış olursak, yanlışlar ve doğrular birbirine kolayca geçiş sağlar. Yalan, günah ve haramlar olağanlaşır. Başarı şansımız azalır, hizmet hareketleri hezimete dönüşür. Olası nimetlerin fazlalığı başımızı döndürür. Nankörlük bedenimize ve ruhumuza işlenmiş olur. Gözümüzün önündeki realiteleri görmez, duymaz ve bilmez oluruz. Rehavet adeta hepimizi esir alır. Dünyanın cazibesi başımızı döndürür. Gönül yollarında bile engeller ve barikatlar kurulur. Neticede, ana gayede eksen kayması olur ve mutlak doğrulardan uzaklaşmış oluruz. Bireylerin, camiaların ve sosyal yapıların asli kimliklerinde deformasyon ortaya çıkar.
Bir yolcu, ulaşmak istediği yere varmak için gittiği yolun doğru olup olmadığından kesin bir şekilde emin olmak zorundadır. Hepimiz bu dünyada bir yolcu olduğumuza göre en güvenli ve tuzaklardan arınmış yollardan gitme zorunluluğumuz vardır. Eğer doğru yoldan gidersek rahmete, yanlış yoldan gidersek gazaba ulaşmış olacağız.