Diziler yaşamın içindedir artık. Tıpkı marazi aşıklar gibi dizi izleyicisi parça-bütün ilişkisi kurar. "Parça"ya bütün yerine dokunur. İzleyici parçaya sahip olduğunda bütüne sahip olduğu yanılsamasıyla teselli bulur. İzleyicinin imdadına dara düşen yapımcılar yetişir. "Ankara Ankara güzel Ankara/ senden yardım umar her düşen dara." Öylesine doğrudur ki bu şarkının sözleri, film yapımcıları Ankara'da yeniden işe koyulurlar. Böylece izleyici Ankara'da en beklenmedik bir an'da Behzat Ç.'nin otomobilini görebilir, ekibin takıldığı bara gidebilir. Dizi oyuncuları sonunda Ankaralının komşuları olur. Kent ve içindekiler artık dizinin temel koşuludur. Yapıntı ve gerçek birbirine geçer; Erdal Beşikçioğlu'nun başarısı Ankara'nın başarısıdır artık. Ankara'da herkes oyuncudur. Ankara "ekmek teknesi"dir, Behzat Ç. "süper baba" değil, "bizim sokak"ın polisidir, Serdar Akar'ın "eşref saati"ne denk gelirsek hepimiz dizi oyuncusu olabiliriz.