Beyaz Diş, vahşi ve özgür yaradılışının gereklerine taban tabana zıt düşen bir gerçeği çabucak kavramıştı: İnsanlar kimi zaman onu tekme tokat döver, kimi zaman da okşayıp severdi. Görüyordu ki artık insan oğlunun malıydı. Buna çok da direnmiş, bir günde kendisini insanın ellerine bırakmamıştı. Vahşetin damarlarında dolaşan kalıntılarını ve ormanın anılarını kısa zamanda aklından silip atamamıştı. Bazı günler gizlice ormanın kıyısına dek gidip kendisini uzaklara çağıracak sesi dinlediği günler olmuştu. Ne var ki gerçek böyleydi işte. O da gerçeklere ister istemez katlandı, onlara boyun eğdi. Zamanla tüm gerçekleri kabul etti. Artık insanoğluna bedensel ve ruhsal yönden bağlıydı. Bunu değiştiremezdi.