Ulduz Hanım'ın bu eserini Karabağ'ın altın tacı Şuşa'nın işgalden kurtarıldığı zafer gününden birkaç ay önce bitirmesi açıklanması çok zor bir mucizedir. Lakin yazar kendi hikâyesine edebî hayal dünyasının aydınlığı ve dikkat çeken bir ileri görüşlülükle sonsuz sevgilerinin adresi olan bu şehrin 28 yıl süren esaretten kurtarılması ile başlamış: "Ordumuzun topraklarımızı azat etmeye, düşmandan temizlemeye başladığını işittiğimde sanki yeniden dünyaya geldim. Sanki, kışın karlı ve ayaz bir gününde yaz güneşi doğdu penceremden. Çiçekler açtı, ağaçlar yeşil elbisesini giydi, gülistana döndü her taraf. Sanki, kapalı ve karanlık bir zindandaydım da ışık düştü içeri.