Tıpkı insanlar gibi kültürler de mükemmel değildir ve tek boyutlu, homojen, aşırı tasvirlerle bir kültürü haksız yere kötülemeden ya da kendini aşırı yüceltip hayranlık duymadan eleştiri ve özeleştiri arasında bir denge
bulmak önemli bir temsil sorunudur. Elinizdeki kitap, Türk-Alman emek göçünü işleyen filmleri, geçmiş-bugün, Türkiye-Almanya, yerel-küresel, ulusal-ulusötesi, üretim-tüketim gibi çok merkezli bir yaklaşımla ele alıyor. Bunun için, Alman ve Türk göçmen (sonrası) filmleri toplumsal cinsiyete odaklanarak inceliyor ve 60 yıllık göç süreci içinde beyaz perdede kadınların nasıl temsil edildiğini kapsamlı bir şekilde sorguluyor. Söz konusu filmleri tarihsel bir yaklaşımla ele alan kitap, göç ve temsilin karmaşıklığına ışık tutuyor. Çalışma, görsel kültür, uyum, kültürel çeşitlilik kuramlarından hareketle yakın okuma, söylem analizi ve temsil edilen bireylerle odak grup görüşmeleri gibi çoklu yöntemleri uyguluyor ve kadim göçmenlik ve göçmenliğin temsili ile ilgili ufuk açıcı sonuçlara ulaşıyor. Tüm bunlara ek olarak "Beyaz Perdede Göçün Kadınları" filmlerde cinsiyetçilik, ırkçılık, oryantalizm ve oksidentalizm gibi yıkıcı ideolojilere nasıl müdahale edebileceğimize dair bazı öneriler geliştirmeyi de ihmal etmiyor.