Edebiyyat-ı Cedîde'nin hikayecilerden biri olarak adını duyurmuş iken edebiyatta millileşmenin gereğine inanarak büyük bir değişim geçiren Ahmed Hikmet Müftüoğlu, Haristan ve Gülistan ile Çağlayanlar'ın yazarıdır. Bu iki kitap, onun sanat anlayışındaki büyük değişimin göstergesidir. Özellikle ikincisi, onu Milli Edebiyat Devresi'nin önemli adlarından biri haline getirir. Şehbenderlik ve benzeri görevlerle Avrupa'yı uzun müddet dolaşan Ahmed Hikmet, Osmanlı Devleti'nin dışarıdan nasıl göründüğünü bilen ve onu Avrupa ile tarafsızca karşılaştıran nâdir aydınlarımızdandır.
Ahmed Hikmet Müftüoğlu'nun şiirlerini, mektup ve günlüklerini içeren bu kitap, hem bir aydının özel dünyasını hem de dönemine ilişkin gözlemlerini izlememizi sağlıyor. Kitaptaki şiirler, onun "şairliği" hakkındaki yargıların gözden geçirilmesini hazırlayacak yoğunluktadır. Mektupları, eşi Suad Hanım ile onun ölümünden sonra evlendiği Fatma Nerime Hanım'a yazdıklarından oluşmuş bir toplamdır. Bunların neredeyse tamamı "sevda mektubu" olarak belirginleşir. Bununla birlikte mektuplardan, hayatının bilinmeyen tarafları öğrenilir; eser yayımladığı dergi ve gazetelerden haberdar olunur. Günlükleri ise yurtdışı gezilerindeki izlenimlerini yansıtır.
Ahmed Hikmet Müftüoğlu'nun şiirleri, mektupları ve günlükleri, M. Kayahan Özgül'ün titiz çalışmasıyla Milli Kütüphane'deki bir "kutu"dan günışığına çıkarılıyor. Zengin bir hayat ve onun izdüşümünü görmek için ince bir davet…