Ülkeleri geri, örgütleri geleceksiz bırakan nedenlerin başında bilgiye ve bilgi yönetimine karşı takınılan tutumlar gelmektedir. Stratejik düşünen örgüt ve ülke yöneticileri gerçek zenginliklerin fabrika binalarında, doğal kaynaklarda ya da ürünlerde değil; çalışanlarında, onların sahip olduğu bilgi ve yeteneklerinde, bilgilerini paylaşma ve değere dönüştürme kültürlerinde olduğunu çok önceleri fark etmişlerdi. Evreni bir bütün olarak saran rekabet olgusunun temelinde de sahip olunan bilginin ve onun kullanılma biçiminin olduğu giderek daha fazla anlaşılmaya başlanmıştır. Drucker bu olguya kast ederek; Bu meydan okuyan mücadele, gerçekten sıcak bir sorun haline gelene kadar bekleyenler, pek muhtemeldir ki, bu koşuda geride kalacaklar, belki de hiç toparlanamayacaklar diye yazmıştır.