Bir harika insanlar kategorisi vardır. İlk gençlik yıllarında ya da biraz daha ileriki yaşlarda belli bir fikre bir kez kapıldılar mı artık ömür boyu o fikri kovalarlar; son nefeslerine kadar onun peşinden koşarlar. Hayatın tüm çeşitliliğinden, mutlu ve hüzünlü yollarından sadece birini; değişmez ve katı olanını bilirler. Ateşli kalpleri, tutkuları ve sağduyularıyla birlikte coşarlar. İçleri, son hücrelerine kadar inanç ve güçle doludur. Müthiş bir azimle çalışırlar. Böylelerinin en küçük hücrelerine kadar her şeyine, azim ve inanç ile kendilerine ve başkalarına karşı zalimlik sinmiştir. Alay konusu olmak, başarısızlıklar ve zorluklar onlara vız gelir. Tutkuları engel tanımaz. İdeallerine bağlı kalarak sadece bir amaç güderler; kendilerini bir tek ona adarlar. Önyargıdan, peşin hükümden uzak, emin adımlarla gerçeklerin peşinden başarıya doğru ilerlerler.
Kendilerini, sevdiği işe erken yaşlarda adayan bu kişilerin, hayatı iyice tanıma, onun mutluluklarını tatma; aşkın, sevginin ve inceliğin değerini öğrenme fırsatları olmaz. Dünyanın zenginleşmesini sağlayan bu büyük emektarlar, kendi içlerindeki güzellik duygusunu bastırarak dünya için güzellikler yaratırlar.
Pavlov, böyleydi.
Onu hiç böyle tanımadınız.