İbn Rüşd'ün İslam coğrafyasında ve Müslüman arasında daha az bilinmesinin sebebi Müslümanların Gazzali çizgisinde gitmeleri sebebiyle olmuştur.
İbn Rüşd İslam filozofları arasında sayılmış ve felsefenin de dini çevrelerde benimsenmemiş olması onun hak ettiği yerde olmamasına sebep olmuştur.
Halbuki İbn Rüşd ilk olarak İslam Hukukçusudur.
İslam hukukçusu olma özelliğinin üzerine Tıp, Astronomi, Felsefe ve Mantık özelliklerini de eklediğimizde karşımıza bir İslam Düşünürü çıkar.
İbn Rüşd,
Din ve felsefeyi, dünya ve ahireti, Tanrı ve alemi bir DENGE içerisinde ele alan ilk İslam düşünürüdür.
Denge, onun hayata bakışını bütünüyle etkileyen bir özelliktir.
Allah'ın da kutsal kitaplarında 'denge'yi ve 'sıratı müstakim'i tavsiye ettiğini düşünecek olursak İbn Rüşd kelimenin tam anlamıyla 'ideal öğretici'dir.
Onun bu yaklaşımı Pierre Bourdieu'nun ortaya koyduğu ve tanımladığı 'habitus' sebebiyledir.
İslam hukukçusu olan bir aileden gelmesine rağmen felsefi yaklaşımlarıyla Rönesans'ı tetikleyen bir düşünürdür.
Endülüs Dönemi'nin birikimiyle yoğrulan Muvahhidler döneminde yaşaması hayatına etki ederek doğu ile batının sentezi olarak ortaya çıkmıştır.
Onun bu özelliği, çözüm için çıkış yolu arayan dünyaya ışık olacaktır.