Ünlü roman yazarı R., kırk birinci yaş gününde imzasız bir mektup alır. Yaklaşık iki düzine görünen, yazı biçiminden acele kaleme alınmış olduğu anlaşılan mektup, bilinmeyen bir kadın tarafından gönderilmiştir. Gönderenin kim olduğunu bilmese de, mektup hemen ilgisini çeker. "Beni hiç tanımamış olan sana…" diye başlayan bu mektup ile tek taraflı yaşadığı aşkı yirmi sayfaya sığdıran, uçurumun eşiğindeki bir kadının iç dünyasına yolculuk başlar.
Okudukça merakı sabırsızlığa dönüştüren bu mektup, bir karşılıksız aşk hikayesidir.
"Sen beni asla tanımayan, bir çamurlu su birikintisinin yanından geçer gibi yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep yoluna devam eden ve her zaman beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?"
Bir yanda sayısız gönül macerası olan, ama sevgiyi, bağlılığı yaşama şansı belki de hiç gerçekleşmeyecek bir adam, diğer yanda sevdiği kişi uğruna kendi hayatından bile vazgeçen bir kadın…
Stefan Zweig, bir kadının yaşadığı platonik aşkı derin bir psikolojik çözümlemeyle ele alıyor. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, "Böylesine bir aşk gerçek olabilir mi?" sorusunu akıllara getiren ilginç bir eser.