"Türk'ün İstiklâli mahvolup giderken Bayburt civarında bir Mehdî çıkıyor, yüzlerce genci mürit olarak peşine takıyor. Askerin silâhlarını bile toplayabiliyor. Sivas' a kadar Batı Cephesinde isyanlar çıkıyor. Sivas' ta bir postacı, Konya' da bir serseri, şurada burada bazı yobaz-lar binlerce halkı, binlerce genci arkasına takı-yor, ve:
- İstemeyiz! diyorlar
- Neyi istemiyorlar? Türk İstiklâl'ini kurtaracak olan millî hükümetimizi istemiyorlar.
- "İsteriz!", diyorlar.
- Neyi istiyorlar? Türk istiklâlini düşman-lara teslime razı olan ve Türk Milletini, silahlarını ve ordusunu düşmanlara teslimden sonra milleti katillerin haydutların, satırların altına atacak olan İstanbul Hükümeti'ni istiyorlar. Çünkü aralarında kendilerini uyaracak aydın kitleden irfan kurum ve kuruluşlarından mahrum olan bu öz kitle, (Türk Halkı) bütün bunları cehalet ve ulusal bilinç yokluğu yüzünden yapıyordu. Onlar yanacaklarını bilmeden ateşi avuçlayan bebekler gibiydiler.
Onlar boğulacaklarını bilmeden suya atılacaklardı. Onların en kabiliyetlisi nihayet gözleri ile görebildiğini düşünebilirdi.