Ben dostlarımın, "Kim okuyacak ki yazıyorsun?" demelerine katılmadım ve hayatımı özetleyerek yazdım.
Bu kitabın içinde, İkinci Dünya Savaşı'nı da yaşamış, ekmeği karne ile alıp yemiş bir Anadolu çocuğu var. Gelişmemiş bir ülkenin gelişmemiş bir bölgesinde, çeşitli sıkıntılardan bağıra bağıra geçmiş bir kişinin yaşadığı 86 yıllık ömrün her döneminde ayrı bir kişilikle yaşadığı günleri var.
Arapgir'den liseyi okumak için çıkıp hukuk fakültesini bitirmek için 19 işe girip çıkan 50 yıllık bir avukatın yaşadıkları var...
Ömür boyu kaile alınmamış Süleyman Efendi, mezar taşında onun da bir birey oluşunu şöyle haykırmış:
"Ben de bir zamanlar Süleyman idim,
Ateşe, rüzgâra hükümran idim,
Sanmayın Sultan Süleyman idim,
Tersanede körükçü Süleyman idim."
Ben de diyorum ki:
"Anadolu'yu içselleştirerek yaşamış
On dokuz işe girip çıktıktan sonra
Yükseköğrenimini yapıp avukat olmuş,
86 yaşında Suat Sezer'im ben."