Murphy Kanunları'nı biliyorsunuzdur. Mutlaka bir yerlerde duymuşsunuzdur. Bizlere hayat hakkında negatif şeyler söyleyen o sevimli kanunlar bunlar. Mesela bir tanesi der ki "Bir işin ters gitme olasılığı varsa o iş mutlaka ters gider." Bir başka kanun da bunu görür ve artırır. "Birkaç şeyin ters gitme olasılığı varsa bunların arasında en kötü sonuçlar doğuracak olanı ters gider." Bütün bunların bu kadarla sınırlı kaldığını düşünmek iste-yebilirsiniz elbette, bu sizin hakkınız. Fakat ne yazık ki Murphy kötü haberler vermeye devam eder ve ekler. "Bir şeylerin ters gitmesi bir doğa kanunudur. Bu yüzden her şey yolunda gidiyor gibi görünüyorsa dikkat edin; mutlaka ters giden bir şeyler vardır!" Geniş bir ailenin sevgiyle, el üstünde tutularak ve kalp kırıcı her şeyden özenle sakınılarak büyütülen kızı olmak güzel bir şeydi, kimse aksini düşünemezdi. Fakat hayatımın bir noktasında kendi yolumu çizmem gerektiğini, başarıya ulaşmak için sınırları zorlamam gerektiğini ve gerçek aşkı yalnızca kalbimi ona tamamen açarsam bulabileceğimi biliyordum. Bilmediğim tek şey bütün bunları İstanbul'un küçük, sıcak bir mahallesinin orta yerinde bulacağımdı. Nereden bilebilirdim ki? İnanın bana, Murphy bile başıma gelen bazı şeyleri ve Âdem Arman gibi bir adamı öngöremezdi.