Ben burada yaşıyorum ve bu dağınıklıkla iç içe… Büyük rahat koltuklarım var, dünyayı unutup eski ben'in rüyalarına dönmek istedigim zaman uzandığım büyük koltuklar... Bazen en dalgın anda elimdeki kitap kucağıma düşerken bir köşeden bir başka kitabın bana seslendiğini duyuyorum. Belki duymak istiyorum. Birlikte yaşadığım bu oda, bu raflar, bu eskimiş eşya, çatlak fanuslu abajur, zamanı doğru göstermeyen eski zaman saati, masalar, aile resimleri, bilgisayar ile tablasının arasından bakan portakal renkli panter, karısık telefon telleri, Gönül'ün babasından kalma Yemen silahları, eski Şiraz halısı, renkler içindeki kilim, pencereyi saran ıtır dalları ve yaprakları…
Her gün, ne zaman masamın ardındaki koltuğa otursam, beni, benim gelmemi bekliyorlarmış gibi konuşmaya başlıyorlar. Şikâyet edenler var. Beni suçlayanlar, azarlayanlar var. Yerlerini beğenmeyenler; düsmekten, yuvarlanmaktan, dağılmaktan korkanlar var. Belki gizlenenler bile vardır, benim kendilerini görmemi istemeyenler... Sakin ve huzurlu uykularıyla mutlu olanlar... Yanındaki tozlu kitaptan yakınanlar ya da yanındaki canlı, çekici kitapla birlikte
olmanın heyecanını yaşayanlar...