"Gazan mübarek olsun kardeşim." dedim.
"Eyvallah."
Birbirimize sarıldıktan sonra Can'ı yolcu ettim.
Kısa bir süre sonra da ben de pazar tezgahına doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Bir karınca gibi usul usul. Daha yolun yarısındayken amcaoğlum Yaman'ın bağrışlarını duydum. Beddua ediyor gibiydi. Hemen yola koyuldum. Koşarken ilk defa bir konuda yanılmak için dua ettim. Ama ne fayda! Yaman'ın yanına geldiğimde bir de ne göreyim, Yaman tezgahın sağ tarafına yanaşmış:
"Abla paramı ver, paramı vermeyene tır çarpsın.'' diye bağırıyordu.
İnanır mısınız, tezgahın önünden geçen bütün insanlar put kesildiler. Herkes şaşkın, ben şaşkın. Kulaklarımıza inanamadık, bu nasıl bir bedduaydı, ne demekti tır çarpsın. Hemen yanına vardım, sağ kolundan tutarak kendime çektim. "Lan, oğlum sen kafayı mı yedin? Manyak mısın, ne diye beddua ediyorsun?" dedim kızarak.