Tanrı'nın varlığıyla ilgili rasyonel delillerin Hume ve Kant gibi filozoflarca eleştirilmesi teistik üşüncede yeni arayışlara neden olmuştur. Bu yeni arayışlar, din ve tecrübe kavramlarına getirilen yeni tanımlarla şekillenen dinî tecrübede ortaya çıkmıştır. Böylece kısmen rasyonel eleştirilerden uzak gibi görünen dinî tecrübe Tanrı kanıtlamalarında çok sık başvurulan bir yol olmuştur. Dinî bir delil olarak kabul edilmesi çok yeni olsa bile dinî tecrübenin tarihten gelen çok köklü bir geçmişi vardır. Bu uzun geçmiş, her toplumda bulunan mistik geleneklere dayanmaktadır.
Mistisizm, her türlü dinî gelenek içinde farklı şekillere girerek ortaya çıkmaktadır. Mistisizmin bu özelliği zamanla onun 'dinî tecrübe' gibi yorumlanmasına ve teistik dinlere aykırı olan fikir ve inançların dine girmesine yol açmıştır. İslamî gelenekte dinî tecrübeler ele alındığında dinin mistik yorumunu yapan mutasavvıflar akla gelmektedir.
Tasavvuftaki zevk, aşk, marifet, vecd, fena, beka, hal, sezgi… vb. kavramlarla ifade edilen bazı derunî tecrübeler, teist dinlere aykırı yorumlar olarak durmaktadır. Fakat geçmişe bakıldığında birçok mutasavvıf bu kavramları kullanarak Allah'ı bildiklerini, O'nunla birleştiklerini, O'ndan vahiy aldıklarını, yazdıkları eserlerin vahiy ürünü olduğunu iddia etmiştir. Bunlardan biri olan Mevlana, tasavvufun edebi ve mistik felsefe yönüne en fazla katkı yapan şahsiyet olarak öne çıkmaktadır. Mevlana, kendinden önceki tasavvufî düşünceyi, İslam kavramlarını, Hint hikâyelerini, birçok şiiri kendi aşk tecrübesine göre yeniden kaleme almış ve "aşk" kavramına göre yorumlamıştır. Bunu şiirlerinde, hikâyelerinde ve vaazlarında teorik olarak savunduğu gibi, pratik olarak hayatında kerametler, olağanüstü tecrübeler göstererek doğrulamaya çalışmıştır.
Bu çalışma, dinî tecrübe olgusunu günümüz din felsefesi problemlerinden biri olarak ele alıp açıkladıktan sonra Mevlana'nın düşünce sistemi açısından yerinin ne olduğunu incelemeyi amaçlamaktadır. Böylece din felsefesindeki dinî (mistik) tecrübe anlayışıyla İslam kültürü içerisinde gelişen bu tür tecrübelerin değerlendirilmesi söz konusu olacaktır.
Bu bakımdan kitabın birinci bölümünde dinî tecrübenin kavramsal analizini yapmaya çalıştık. Bu çerçevede dinî tecrübenin günümüz din felsefesindeki yerini belirleyip tecrübenin türlerini, nasıl sınıflandırıldığını ortaya koyduk. Bunu takip eden ikinci bölümde dinî tecrübenin Tanrı'nın varlığına delil olup olmadığı sorununu ele aldık.
Üçüncü bölümde ise, Mevlana'nın düşünce sisteminde dinî tecrübenin imkânlarını tespit etmek amacıyla onun din, tecrübe ve dinî tecrübe kavramlarından neyi anladığını açıkladık. Aşk etrafında şekillenen ve buna bağlı diğer tecrübe türlerini, çeşitlerini, özelliklerini örnekleriyle birlikte Mevlana'nın düşüncesine göre ortaya koyduk. Mevlana'nın dinî tecrübe delilini nasıl değerlendirdiğini, açıklayarak aşk tecrübesinin Tanrı'nın varlığına delil olma meselesini ele aldık.