Ahmet Hamdi Tanpınar edebiyatımızda daha çok şair, hikâyeci, romancı ve edebiyat tarihçisi olarak tanınır, eleştirmenliği ise pek fark edilmez. Oysa eleştirmen olarak bilinen çağdaşı yazarlardan türünde daha başarılı ve işlevseldir.
Ahmet Hamdi Tanpınar; şiir, hikâye ve romanlarıyla kurguladığı dünyayı veya içinde yaşadığı "rüya alemi"ni eleştiri yazılarıyla belli bir realite zeminine çekmeye çalışır. Bu anlamda onun eleştirisi, kurgusal olanın reel köklerini bulup çıkarma işi ya da gerçekle hayal arasında sıkışmış bir dünyanın ve bunalmış bir kafanın soluk alıp verişidir! Kendi gerçekliğini (kader, insan oluş veya yalnızlık) bu sıkışıklık ve bunalmışlık içinden çekip çıkarma girişimi, ona hayatla ölüm arasında tutunma kabiliyeti (yaşama iradesi) kazandırır.
Bu sebeple Ahmet Hamdi Tanpınar'ın eleştirel donanımının arka plânında bir çeşit irade savaşı varlığını hissettirir. Varoluş kaygısını sürekli omuzlarında taşıyan bir fikir ve estetik arayışının mahsulü olan eleştiri yazıları, okuyucuda sanat eserini tamamlayan bir tat bırakır. Bu tat, bazen bir "ön söz", bazen de bir "son söz" işlevi görür. Çağdaş dünya içinde, ileriye açık, mazi ile hesabını gören bir Türkiye'nin peşinde olan Ahmet Hamdi Tanpınar, düşüncesi ve sanatıyla Türk edebiyatını etkilemeyi ve beslemeyi sürdürmektedir. Eleştiriye yön veren tarafı da zaman içinde daha iyi anlaşılacaktır.