Sıcak atkıya gömüyorum boynumu. Bahçeyi geçiyoruz... çiçekler, ağaçlar, bakımlı... Kuru yaprakların bir araya toplanmış olduğunu fark ediyorum. Giriş kapısına ulaşan beş basamağı teker teker, özenle sayıyorum. Sağ duvardaki zile cevap veren yok. Suat kapıyı vuruyor önce, hafifçe de itiyor... açılan kapıdan içeri iki adım atıyor... Ben hala kapıdayım
"Dönsek mi Suat?"
"Hayır" diyor acımasız, "fikir senindi, sen istedin, yaşayacağız, gel içeri". Küf kokusu mu var etrafta?... Bana mı öyle geliyor? Dişlerimi sıkıyorum... bakınıyorum... Geniş çok geniş bir salon... Dip taraflara, karanlıklara doğru, bu salona açılan yüksek kapılar ve yukarı çıkıyor olmalı, bir merdiven var. Soğuk... karanlık... eşyasız da.