Hayatımın her yönden en iyi dönemini yaşadığım o günlerin birinde kapıma gelen bir posta, yazgımın yeniden kaleme alındığının göstergesiydi. O günden sonra, zamansızlığın ve zamanı gelmeden olmamanın gerçeğini gördüm. Ben, o günden sonra büyümeye başladım.
Köşeye sıkışmak denilen bir an var ve bu, insanın çaresizliği, can yanarak deneyimlediği bir andır. Ben köşeye sıkıştığımı anladığımda, kaçtığım şeyin yuvam olduğunu fark ettim. Bir kaplumbağa gibi sırtımda, nereye gidersem gideyim kaçmam, kendimi kovalamam demekti.
Her şeyi öylece bırakıp yenilgiyi kabul edebilirdim, fakat mutlu olması benim atacağım adıma kalmış olan bir insanın benden istediği son yardım, büyük bir karar vermem gerektiğini söylüyordu.
Vereceğim kararlar biri beni arşa çıkartabilir diğeriyse yerin dibine sokabilirdi. Ben, karar vermeden evvel bu iki dünya arasındaki yerime kuruldum, fırtına sonrasında olacakları tahmin etmeye çalıştım. Ne benim ne de fırtınayı seyredenlerin aklına gelebilecek türdendi.