Serkan Karadağ öykülerinde insanı, bilinci ile dış dünya arasındaki gerilimli alan üzerine inşa ediyor. Bir arayış-kayboluş sarmalına hapsolan öykü karakterleri kendi zihinleri içinden dallanıp budaklanarak hacim kazanıyor. Rüya gerçekle, seçim kaderle, anlam boşlukla, gelecek geçmişle kapışıp duruyor. Böylece biz görünenin altında usulca akan başka bir yaşamı hissediyor, deyim yerindeyse onun uğultusunu duyuyoruz.