Propaganda ve ideoloji, gündelik yaşamda "tehlikeli" olarak kategorize edilen ve ön yargılarla yaklaşılan iki fenomen olarak öne çıkartılır. Ancak aslında, kavramlar üzerinde bu "tehlikelilik" algısını yaratan, iktidar ilişkileri olduğu kadar buna yaslanan baskın sınıfsal söylemler ve tarihsel deneyimlerdir. Bu çalışma; propaganda ve ideoloji arasındaki diyalektik ilişkiyi savaş düzleminde ele alıp kavramın "kirlendiği", tahribat ve tortu ürettiği düşünülen kritik dönemlerden olan 1939-1945 momentini yani İkinci Dünya Savaşı'nı merkezine almaktadır. Yine çalışma, ideolojilerin çatışma alanı hâline gelen ve teamüller dışı bir siyasi karmaşa hâlinin de eşlik ettiği İkinci Savaş'a değinmekle birlikte psikolojik savaş unsurları, algı yönetimi ile farklı propaganda ilke ve tarzlarının toplumların düşünüşlerini şekillendirdiği bir altüst oluş dönemini "afişler üzerinden" görerek dönemin günümüzle olan tarihsel ilişkisini düşünmeyi önermektedir. Araştırma, İkinci Savaş'ı önceleyen dönemi de inceleyerek propagandanın savaş konjonktüründe ideolojilerle birlikte kapsamlı bir güce dönüştüğü tespit etmekte ve dönemin günümüze önemli bir birikim ve tarihsel miras devrettiğinin yadsınamaz olduğu sonucuna ulaşmaktadır. Son tahlilde kitap, bir referans çalışma olma iddiası taşıdığı kadar savaşta kamplaşan ülke ve güç odaklarının siyasal propagandaları ve afişlerinin karşılaştırmalı analizinin güncel bir önem taşıdığının altını çizerken buna, toplumlara "kötücül" olarak zerk edilen tarihsel kavramların güncel kullanımlarına ilişkin bir sorgulamanın da eşlik etmesi gerektiği konusunda ısrar etmektedir.