"Annem anlamazdı böyle sözlerden, tarihten falan sadece susarak dinler ve kafasını ikide bir onaylamak anlamında bir süre yukarıdan aşağıya hareket ettirirdi.
Annem pek bir şey bilmese de iyi insan olmanın verdiği içgüdüyle neyin yanlış, neyin kötü olduğunu bilirdi ve Tasula teyzeye yapılan fenalığında elbette ki farkındaydı.
Annem,"Haklısın" dedi Tasula'ya, "Bak bizde çok uzaklardan ta Kars'tan göçümüzü yükleyip aş ve iş için İstanbul'a geldik. Bizde İstanbul'a geldiğimizde birileri dilimizin şivesi, davranışlarımızla, giysilerimizle dalga geçti, aşağılamaya çalıştı. Dinimiz, rengimiz, dilimiz ne olursa olsun insanız hepimiz kardeşiz. Üzülme biz her zaman senin yanındayız.."
Sonra birbirlerine sarılmış olarak sustular, o anda ne din, ne dil, ne ırk nede başka bir şey vardı.
Sadece kalplerinde kötülük barındırmayan insan olmanın verdiği bir büyük huzur, sessizlik..
Tabi hikâye böyle bitmiyordu.."