"Onunla [Otto Weininger'le] aynı fikirde olmak gerekli ya da mümkün değildir fakat yüce olan da aynı fikirde olmayışımızın içinden doğar. Harika olan, onun muazzam hatasıdır."
Ludwig Wittgenstein
Üzerine tartışması, yazması zor bir isim; hele savunması neredeyse imkansız olsa da, şaşkınlık ve hayranlıkla incelenesi bir "anti-kahraman": Otto Weininger…
2. Dünya Savaşı sonrası ismi felsefi yazından silinen, düşüncesi ve metinleri aforoza tabi tutulmuş bir anti-semitist Yahudi… 1903 yılında Beethoven'in evinde intihar etmesinin ardından fikirleri öylesine büyük bir ilgi görmüştür ki her felsefe ortamında onun temel tezleri tartışılır olmuştur. '45 sonrası Weininger'in tarih sahnesinden bir çırpıda silinmesi bu yüzden çok şaşırtıcıdır; adı dahi anılmamaktadır artık: Diğer bir deyişle, günümüz dünyasının ne denli tahammülsüz ve yobaz olmaya meyilli olduğunun kanıtıdır "Otto Weininger Vakası".
Evrensel Deha fikrine olan tutkulu "iman"ı ve bilinç üzerine temellendirdiği kuramı üzerinden kadınlığı ve Yahudiliği aşağıda gören Weininger, düşüncesinin ana fikri üzerinden olmasa bile, düşünce biçimi olarak dönemin en büyük felsefecilerinin ilgisini çekmiştir.
Hamza Celâleddin'in bu edebi ve bir o kadar kışkırtıcı eleştirel denemesi, zihin pratiği sağlayacak ve her türden okuyucuya seslenecek kimliktedir. Karakterin iç dünyasına girebileceğimiz ve bir o kadar da düşüncelerine vâkıf olabileceğimiz bu eser eşliğinde felsefenin vaat ettiği o sorular ve sorgulamalar diyarına uğrayacağımız kesindir.
Fihrist mührüyle, kısa ve öz nitelikte, kıymetli bir kitap hayata getirmenin mutluluğuyla…