Bugün bir şehri korumak sâdece târihî yapıları korumak olarak anlaşılıyor. Oysa daha fazlasına kafa yormamız gerekiyor. Sürekli izdiham üreten bir şehir, târihin kaçınılmaz sonu mu olarak kabul edilmeli? Bu gidişatın önünü kesmek hâlâ mümkün mü? Bu kitap bir dönemin hassasiyet sahibi kalemlerinin bir şehri nasıl düşündüklerini anlatıyor. Dünkü Türkiye'den bugünkü Türkiye'ye atıflar yaparak kentleşme hikâyemizin kesitlerini paylaşıyor. Türk modernleşmesinin en sancılı cephesine yüzünü dönüyor. Disiplinler arası bir bakış açısıyla sosyolojiden Türk fikir hayatına oradan şehir tarihine uzanan bir mecrâda bir analiz ve eleştiri gayreti içine giriyor.